Depremler

ŞU ADRESE ARADA BAKIN GÜZEL YAPMIŞLAR: http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/zeqmap/zz.asp

DEPREMLER: http://www.koeri.boun.edu.tr/scripts/lst7.asp

HARİTA ÜZERİNDE DEPREMLER (BAZEN GÜNCELLENMESİ GEÇ OLUYOR): http://www.depremler.org/

-----------------------------------------------------


STRES BİRİKİMİ













--------------------------------------------

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy

(ESKİ BİR YAZISI AMA BUGÜNLERE PROJEKTÖR TUTUYOR. AYRICA O TARİHLERDE ORTAYA ATMIŞ OLDUĞU TEORİLERİN BUGÜN HEM DOĞRULUK PAYI VAR HEM DE TAMAMEN ÇÖKME OLASILIĞI VAR. BUNU TARİH GÖSTERECEK.)

Beklenen 
Marmara deprem raporu




Büyük Marmara depremi bir balon
17 Ağustos depremi sonrası Marmara’yı boydan boya kateden 180 km.lik yanal atımlı bir fayın kırılarak 7.8 büyüklüğünde bir deprem oluşturacağı bir ayet gibi tekrarlanageldi. Bu söyleme 1999 depreminden beri bütünüyle karşı çıkan tek kişi hep ben oldum.

İzmit Körfezi’nden çıkan, Çınarcık Çukuru’nun ortasından doğu-batı yönlü geçen ve tüm Marmara’yı kat ederek Gaziköy’e ulaşan bir fay yolu Le Pichon ve Şengör tarafından ileri sürüldü. Bu sözde fay yolunun Sismik-1’in verilerine dayanarak yapıldığı ileri sürülmektedir. Oysa Sismik-1’in verilerinde ne Çınarcık Çukuru’nun ortasından doğu-batı yönlü uzanan bir fay hattı vardı ne de bu fay hattı Orta Marmara sırtını direk olarak kesiyordu.

Gerçekte Sismik-1’in verilerinde bir fay hattı yoktu. Biz buna hep karşı çıktık. Daha sonra Fransız Le Suroit gemisiyle Marmara Denizi’nin batımetrisi hazırlandı. Buradaki amaç bu fay hattının varlığını kanıtlamaktı. Le Suoit gemisinin araştırmalarının sonucu olarak önce Çınarcık Çukuru’nun ortasından geçtiği söylenen fay hattı kuzeye doğru bükülerek Çekmece’den Gaziköy’e kadar uzanan bir fay yolu çizildi. Tek seferde kırılacak 180 km.lik fay modelinin yanında yine tek seferde kırılacak olduğu ileri sürülen iki parçalı tek fay modeli İstanbul’un deprem senaryosu olarak öne sürüldü.


Le Pichon ve Şengör’ün Marmara Denizi’ni kat eden ve birbirini çürüten fay yolları. Fayların yeri sürekli değişse de, her fay yolu diğerini inkar etse de bu fayların bir seferde kırılıp 7.8’lik deprem oluşturacağı söylemi değişmemiştir.

Sürekli olarak değişen ve birbiriyle çelişen fay modellerini ileri sürdüler

Le Pichon ve Şengör daha sonra önceden karşı çıktıkları Aral Okay’ın modelinin kopyası olan başka bir modeli ileri sürdüler. Buna göre İzmit Körfezi’nden çıkan fay, Çınarcık Çukuru’nun kuzey kenarı boyunca (Adalar Fayı) gidiyor ve Yeşilköy açıklarından Gaziköy’e kadar uzanıyordu. Sürekli olarak değişen, sürekli olarak birbirini çürüten bu fay yollarına karşın Le Pichon ve Şengör 180 km.lik bir fayın kırılarak 7.8 şiddetinde bir deprem oluşturacağı, Marmara’nın en geç otuz yıl içinde büyük bir deprem felaketi yaşayacağı söylemini sürekli vurguladı. sürekli vurgulandı. Bu tezi savunan diğerleri de Le Pichon’un ve Şengör’ün bu söylemini çeşitli televizyon kanallarında ve medya organlarında aynen tekrar edegeldi (Şekil 1 a, b, c).

Le Suoit gemisi tarafından yapılan batımetri çalışmalarına katılan Rolando Armijo ve Bertrand Meyer gibi diğer bilim adamları ise Le Pichon ve Şengör’ün Marmara’yı boydan boya kateden yanal atımlı fay sistemi modelinin Marmara gerçeğiyle uyuşmadığını ileri sürerek bu modele karşı şerh koydular. Le Pichon ve diğerlerinin makalesi yayınlandığında bu makalede yer alan Arminjo ve Meyer’in şerhi göz önüne alınmadan, 180 km.lik fayın bir seferde kırılacağı ve 7.8’lik bir deprem oluşturacağı söylemi devam edegeldi. Daha sonra Rolando Arminjo ve arkadaşları Marmara Denizi’ni boydan boya kateden yanal atımlı tek fay modeline karşı çıkan makalelerini yazdılar. Fakat nedense ne bu makale ne de harita medyada yayınlanmadı.

Oysa bu harita Adalar Fayı’nın düşey bir fay olduğunu, Orta Sırt’ı kesen yanal atımlı fay ile Batı Marmara’da Tekirdağ ve Silivri Çukurlarını kesen yanal atımlı faylar arasında düşey faylar olduğunu batımetrik verilerle ortaya koymuştu. Bunun anlamı, bu fay modelinde Marmara’da üç ayrı fayın ancak üç ayrı depremle kırılabileceğinin ifade edilmesiydi.

Rolando Arminjo başkanlığında yeni bir araştırma

Le Suoit’in yaptığı araştırmanın ardından Rolando Arminjo başkanlığında Marmara Denizi tabanındaki fay yarıklarını görüntülemek için Atalante gemisi geldi. Rolando Arminjo ve ekibi Atalante gemisine bağlı Victory denizaltısı yardımıyla Marmara Denizi’nin tabanında son yüzyılda oluşmuş depremlerin fay yarık ve yırtıklarını haritaladı. Bu çalışmaların sonucu da nedense basında hiç yer bulamadı. Sürekli bu çalışmaya atıf yapıldı ama bu çalışmanın sonuçları topluma duyurulmadı.

Duyurulmayan rapor

2005 yılında AGU’nun (Amerikan Jeofizik Birliği) resmi yayın organı olan G3’te bu rapor elektronik ortamda yayınlandı. Ronaldo Arminjo başkanlığındahazırlanan ve 13 kurumdan 23 bilim adamının (Şekil 2) imzasını taşıyan bu rapor Marmara Denizi’ndeki araştırmanın çarpıcı sonuçları yansıtmaktaydı. Marmara Denizi için çarpıcı olan bu sonuçlar tabii ki Marmara Bölgesi çevresinde deprem korkusuyla yaşayan halk için de hayati önemdeydi. Yalnızca bilimsel bir amaç ile sınırlı kalamazdı. Keza bu raporun devamı, 2007 yılında Nicolas Pondard başkanlığında Jeophysic International dergisinde yayınlandı.



Büyük İstanbul depremi 
ne geçmişte oldu ne gelecekte olacak


Bu raporda açıkça, Le Pichon ve Şengör tarafından 1999 depreminden beri ısrarla vurgulanan ve Marmara Denizi’ni boydan boya katederek kırıldığı zaman 7,8 şiddetinde deprem oluşturacağı iddia edilen olan 175 km.lik fay hipotezini destekleyen hiçbir veriye rastlanmadığı vurgulanmıştır. Marmara Denizi tabanındaki fay yarıklarının haritalanması ile yapılan bu çalışmada geçmişte böyle bir yırtılmanın (175 km. devam eden tek fayın) hiçbir zaman görülmediği, gelecekte de böyle bir depremin olabilmesinin mümkün olmadığı esas sonuç olarak vurgulanmıştir.

Bunun yanında 1999 depreminden hemen sonra Marmara’nın stresle yüklendiği ve bu nedenle büyük Marmara depreminin yakınlaştığı söylemi de bu çalışmayla birlikte reddedildi.

Marmara’da stres boşalımı

Fay yarıklarının görüntülenmesiyle ortaya çıkan Marmara deprem gerçeği 1894 yılında oluşan 7 üzerindeki depremin fay yarıkları Çınarcık Çukuru’nun güney kıyısı boyunca yani Yalova, Koruköy, Çınarcık ve batıya doğru uzanarak Orta Sırt’a kadar ulaştığı görüntülenmiştir. Bunun anlamı Doğu Marmara’da Çınarcık Çukuru 50 km.lik taze deprem fayı yırtık izi Doğu Marmara’da18. yy.dan beri biriken stresi boşaltmıştır. Bu anlamda 1999 depremi öncesi ve sonrası İstanbul depremini oluşturacağı ileri sürülen Adalar Fayı’nda deprem oluşturacak bir stres birikimi yoktur. Diğer taraftan 1912’de Batı Marmara’da meydana gelen deprem, Saros’tan başlayıp Batı Marmara’daki Tekirdağ ve Silivri Çukurlarını keserek Orta Sırt’a kadar uzanan bir fay yırtığı oluşturmuştur. Bu da Silivri ve Tekirdağ Çukurlarındaki stresi boşaltmıştır. Görüldüğü gibi Marmara’yı boydan boya katedecek olan 175 km.lik fayın doğu ve batı kesimleri stresini boşaltmıştır.

Kumburgaz fayı

Geride, orta Marmara sırtının kuzey kenarında Kumburgaz Çukuru fayı yeralmaktadır. Arminjo bu fayın uzunluğunun 70 km. kadar olduğunu ve en fazla 7.2’lik bir deprem oluşturacağını savunmaktadır. Bir başka ifadeyle Arminjo ve arkadaşlarına göre 18. yy.dan bu yana Marmara’da biriken stresin boşalmayan yegane bölümü orta sırttaki bu fay üzerindedir.

Benim sismik verilere dayanarak üç kitabımda da yazdığım gibi,(bu kitapları mutlaka edinin arkadaşlar) Yeşilköy ile Çekmece arasında kalan fay kesiminin düşey bir fay olduğu ve burada yanal atımlı fay izi olarak çizilen 30 km.lik fayın gerçekte düşey bir fay olduğu sismik kesitlerde açıkça görülmektedir. Bu anlamda Kuzey Marmara kıyısında riski boşalmamış 30-40 km’lik bir fay söz konusudur. Bu durumu özetlersek Kuzey Marmara fay hattını Kuzey Anadolu Fayı’nın ana kolu olarak yorumlamak mümkün değildir. 1894 depreminde kırılan fay hattı (Çınarcık Çukuru’nun güney kıyısı boyunca uzanan fay hattı) Hersek Burnu’ndan Yalova’ya, Yalova’dan Çınarcık’a, Çınarcık’tan Orta Sırt’a uzanan fay hattıdır. Bu fay benim üç kitabımda da Kuzey Anadolu Fayı’nın batı devamını oluşturur. Kartal açıklarından başlayıp Yeşilköy’e, Yeşilköy’den Çekmece’ye kadar uzanan Çınarcık Çukuru Kuzey Kenar Fayı gerçekte eski bir fay olup KAF’ın (Kuzey Anadolu Fayı) devamı değildir.

Bu durumda 17 Ağustos sonrası riskli olan fay hattı 1894 ve 1999’da kırılan Yalova-Çınarcık fayının güneye doğru dönen Bozburun-Mudanya fay hattı riskli fay olarak karşımıza çıkmaktadır. 17 Ağustos sonrası kırılan fayın doğu ucunda Düzce Fayı, batı ucunda ise Esenköy-Bozburun-İmralı güneyinden Zeytinbağ’a doğru uzanan fay kolu olduğu tarafımdan vurgulanmıştır. Geçen yıl ve bu yıl olan depremler bu riskli fay hattında yer almaktadır.

Sonuç

Marmara Denizi’ndeki çalışmaların sonucunu kapsayan rapor bize Marmara Denizi’ndeki deprem riskini daha somut saptama olanağı vermiştir. Bu somutluk gerçek anlamında olup dogmatik bir şekilde maksimize edilmemiş gerçek deprem riskini bize vermektedir. Bu raporu okuyucuya ve topluma aktarma görevimi yaparken genellikle kendi görüşümü ileri sürdüğüm sanılmıştır. Bunun nedeni 1999’dan bu yana savunduğum görüşlerimi bir biçimde 7-8 yıl sonra destekleyen ve kanıtlayan bu rapordaki sonuçlarla benim görüşlerimin üzerlemesidir.

Şöyle ki, Adalar Fayı’nın düşey bir fay olduğu, 17 Ağustos’tan sonra bu fayda stres yüklenmediği, Kuzey Anadolu Fayı’nın Çınarcık Kıyısı boyunca uzanıp oradan güneye doğru döndüğü, Güney Marmara’dan Bandırma Körfezi’nden Edremit Körfezi’ne doğru uzanan bir hat olması, 1894 depreminde yırtılan fayın uzanımıyla desteklenmektedir. Diğer taraftan Saros’tan başlayarak Kumburgaz Fayı’na kadar uzanan Batı Marmara Fayı’nın ana faya paralel bir fay olarak yeraldığı görüşümü destekleyen olgu Adalar Fayı’nın düşey fay olmasıdır.

17 Ağustos’tan beri Marmara’daki fayların stresle yüklendiği ve Marmara’nın boydan boya kırılacağı tezinin bütünüyle çürütülmüş olmasıdır.

Marmara’nın batı kesiminin 1912’de, orta kesiminin 1894’te stresini boşaltması geride Orta Marmara’daki stresin kuzey kıyıda olmayıp güney kıyıda yer aldığıdır. 1719’da kırılan fay hattı 1999 depreminde kırılmıştır. Bunun devamını oluşturan Bozburun-Zeytinbağ Fayı 1766 Mayıs’ta kırılmıştır. Kumburgaz-Saros Fayı 1912’de kırıldığı gibi ondan önce 1766’da kırılmıştır. Bu durumda Batı Marmara ve Doğu Marmara’da biriken stres 2 metrenin altındadır. Tekrar kırılmasını sağlayacak 4-5 metrelik stres birikmesi için en az bir yüzyıllık süre gerekmektedir. Buna karşılık Güney Marmara’daki 1766 depreminin gerçekleştiği fay hattının kırılması için gereken stres olgunlaşmıştır.

Bu fay hattının kuzey kıyıdan çok güneyde olduğu, oluşan altılık-beşlik depremlerle kendini göstermektedir.

Le Pichon ve Şengör’ün Marmara Denizi’ni kat eden ve birbirini çürüten fay yolları. Fayların yeri sürekli değişse de, her fay yolu diğerini inkar etse de bu fayların bir seferde kırılıp 7.8’lik deprem oluşturacağı söylemi değişmemiştir.


DEPREMDEN ON YIL ÖNCE MARMARA



17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi' nin hemen ardından 7 Eylül 1999 tarihinde 5,9 büyüklüğünde Atina Depremi meydana gelmişti. Yunanistan kıta sahanlığında, 17 Ağustos 1999 deprem kaynağından 400 ila 1000 km. arasında değişen uzaklıklarda meydana gelen yoğun deprem etkinliğini artışını araştıran Brodsky ve arkadaşları bu hareketlenmeyi 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi' nin tetiklemiş olduğu sonucuna varmışlardır. 
 Bu araştırmacılara göre Kocaeli Depremi' nin yüzey dalgalarının geçişinden hemen sonra başlamış olan bu deprem etkinliğinin Kocaeli depreminden bağımsız, rastlantısal olma olasılığı %5 den fazla değildir. 


Bu olaylar dizisinde gerek gelip-geçici (transient), gerilimin genliği (bu genlik, hızın genliği ile orantılı bir değerdir), gerekse enerji yoğunluğu olarak ifade edilebilen tetikleyici dalganın gücü (strength of the triggering wave) Californiya Imperial Valley' de incelenmiş olan tetikleme olaylarına göre en az üç kat daha azdır. 


Böyle olmasına rağmen tetikleme olayı gerçekleşebilmiştir. Brodsky' ye göre, kaynaktan bir fay boyu uzaklıkta bile, durağan ( statik )gerilimin, bu depreme bağlı değişme miktarı, günlük gel-git olaylarının neden olacağı miktardan bile az olduğu için, söz konusu tetikleme dinamik gerilim geçişi ile meydana gelmiş olmalıdır. 


Aynı araştırmacılar, tetiklenmenin sismik bakımdan en etkin olan yerlerde değil de, bilinen jeotermal alanlarda veya sıcak sıvıların derinlerde varlığının olası olduğu yerlerde meydana gelmiş olduğunu belirlemişler, bu noktadan yola çıkarak tetikleme için gerekli fiziksel mekanizmanın da bu özellikler ile ilgili olma olasılığının yüksek olduğu kanısına varmışlardır. Brodsky ve arkadaşlarınae göre gelip-geçici gerilimlerin, saatler, günler sonra deprem üretebilecek kalıcı gerilimlere dönüşme mekanizmasının temelinde, ıslak kayaçlardaki kırıkların uçlarındaki yüksek gerilim bölgelerindeki kimyasal etkileşimin hızlandırılmasının etkisi veya rolü bulunabilir. Bu kimyasal etkileşimler, çatlakların giderek, ve kısmen spontane olarak, büyümesine ve gerilim azalmasının ivme kazanmasına yol açabilir, ve eğer kırıklar dinamik gerilim geçişi öncesinde kritik konumda bulunmaktaysalar, bu süreç bir deprem ile sonuçlanabilir.

Kayaçların gözeneklerinde bulunan akışkanların tetikleme mekanizmasında genellikle çok etkili bir rol oynadıkları anlaşılmaktadır. Elastik kabuğun, büyük ölçüde, geçirimli olduğu görüşü, açılmış olan derin sondaj kuyularından elde edilen bilgilerle de doğrulanmaktadır. Bu özelliği nedeniyle, üst kabuğun elastik değil, elasto-plastik bir ortam olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Yerkürenin kabuğunun oluşturduğu kritik sistemde akışkanların, hiç değilse bazı bölgelerde, depremsellikte çok önemli bir faktör olarak hesaba katılmaları doğru olacaktır. 


Miller ve arkadaşlarının 2004 yılında yaptıkları bir araştırmada, kabuğun derinliklerinde yüksek basınç altında hapsedilmiş olarak bulunabilen karbondiyoksitin, büyük bir deprem sırasında başlayan hızlı göçünün, tetikleme mekanizmasındaki önemini vurgulamaktadırlar.


Vidale ve Li 2003 yılında NATURE dergisinde yayımlanan bildirilerinde tetikleme mekanizmasının varlığını kesinleştirecek bazı gözlemlere yer vermektedirler. Vidale ve Li bu çalışmalarında 1992 Landers Depremi' nde yenilmiş olan ana fay parçalarından birisinde (Johnson Valley Segmenti) dönemsel olarak ölçmekte oldukları sismik hızlarda 1999 yılındaki Hector Mine Depremi sırasında önemli değişimlerin meydana geldiğini gözlemişlerdir. Bu araştırmacılar Landers Depremi sonrasında fay zonunda, bu zonda deprem sırasında meydana gelmiş olan tahribatın onarılmakta olduğu anlamına gelen P ve S hızlarındaki artışın, Hector Mine Depremi ile birdenbire onarım öncesi değerlere düştüğünü saptamışlardır. Hector Mine Depremi' nin sarsıntılarının Johnson Valley Fayı’ nda meydana getirdikleri hasarı, bu zonda kayaç parçaları arasındaki bağlantıların kuvvetli sarsıntılar sırasında kopmasına bağlayan bu araştırmacılar, bu olayda dinamik gerilimin temel rol oynamış olduğunu düşünmektedirler. Vidale ve Ni' in hesaplarına göre, Johnson Valley Fayı’ nda Hector Mine Depremi' ne bağlı olarak meydana gelen durağan gerilim artması yarım megapaskal, gelip-geçici dianamik gerilim ise birkaç megapaskal düzeyinde olmuştur. Düşük dirençteki fay zonları sarsıntılardan hasar görmeye çok duyarlı bir konumdadır. Bu özellikleri, kırıklı olmalarının yanı sıra, düşük empedansları nedeniyle sismik dalgaların genliklerini büyütme eğiliminde olmalarından da kaynaklanmaktadır..

Yeryüzünde, üzerinde meydana gelen depremlerin tarihsel ve konumsal sıralanışları itibarıyle birbirini az ya da çok takip eden başka fay örnekleri de vardır. Ama bunların hiçbiri Kuzey Anadolu Fayı kadar şaşırtıcı değildir. Rahmetli Prof.Dr. Aykut Barka' nın Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki çalışmaları sayesinde, artık bu dizilişin bir raslantı olmadığını öğrendik. Buna göre, yer kabuğunun üst kısmımlarının yüzeyindeki kesintili ve yeryüzünden onlarca kilometre derinliklerde kesintisiz ötelenme arasında bir yarış var. Bu bayrak yarışının, birer depremle sonuçlanan etaplarının sonuncusu, Kocaeli depremiydi. KAF' ın uzak ucundan ( Erzincan' dan) gelen gerilme birikimi, Marmara Denizi' ne, İstanbul' un açıklarına teslim edildi. Gerilim, her geçen gün biraz daha artarak bu noktada belirsiz bir süre korunup saklanacak. Ta ki KAF' ın batı ucundaki yarış, yeni bir depremin patlak vermesiyle bir etap daha ilerleyinceye kadar.. 

Kuzey Anadolu Fayı üzerinde depremlerin batıya doğru olan düzenli göçü, son 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi ile bir kez daha kendini göstermişti. Prof. Dr. Aykut Barka ( rahmetli) o büyük depremin ardından, dünyada, 7 den büyük depremin belli bir yöne göç etmesinin bir başka örneğinin bilinmediğini söylüyordu. Aykut Barka bunu, "bir doğa harikası" olarak nitelendiriyordu. " Bu olayı güzel yapan yönü, bir sonraki depremin yerinin öngörülmesine olanak vermesiydi. Çünkü potansiyel deprem bölgesinde yaşayan insanlara depremi önceden haber verme ümidi doğuyor.." diyordu.



Kuzey Anadolu Fayı gibi yanal atımlı transform faylar, yerkabuğunda düşeyde 50-70 km. derinliklere kadar inebilen kırıklardır. Büyük levha hareketleri sonucu, faylar sürekli baskı altında kalırlar ve uzun vadede deprem üreterek her iki yanları ( kompartmanları) farklı yönlere hareket ederler. Bu hareket yaklaşık on kilometre derinlikten başlayarak aşağılarda hemen hemen sabit hızda ve kesintisizdir ( sürekli). Sert olan dış yüzeyde ise, hareket, ancak fay üzerinde oluşan depremlerle ve kesintili olarak gerçekleşebilir. Depremler arasında geçen zaman dilimlerinde, derinlerdeki yavaş hareketler sonucu faylar bir yay gibi gerilirler. Fayın her iki kompartmanını bir arada tutan, sürtünmenin yüksek olduğu kısımlarda gerilim özellikle yüksektir. 


Rahmetli Aykut Barka 1996 yılında ABD' li yer bilimci Prof. dr Ross Stein ile birlikte yazdığı " Progressive failure on the North Anatolian Fault since 1939 by earthquake stress triggering " ismli makalede bir sonraki depremin lokasyonunun İzmit olacağını doğru tahmin ettiği için bilim dünyasında Kocaeli depremini bilen profesör " olarak tanınmaya başlamıştı. Bilim dünyasında " Kuzey Anadolu Fay Hattı" nı en iyi bilen kişi olarak tanınan Barka, 17 Ağustos 1999 depreminin ardından en çok " İstanbul'daki deprem riskinin göz ardı edilmesinden" yakınıyordu, akıp geçen zamanın çok önemli olduğunu, hatta yaşamsal önemi bulunduğunu, her geçen günün altın değerinde olduğunu sık sık vurgulardı..


1939' dan 1992' ye kadarki büyük depremlerin ve derindeki sürekli kaymanın yolaçtığı toplam gerilme değişimleri. Model üzerinde gerilme aktarımı 1930' dan başlayarak yeniden yaratılmış. Her şekilde, bir sonraki depremin merkezi çemberle işaretli. Son şekilde, İzmit üzerinde, yaşadığımız son deprem ile aktarılmış olan gerilme birikiminin depremden önceki yüksekliği (kırmızı renk ) görülebiliyor.. 

Kuzey Anadolu Fayı devri bir faydır. Yani üzeinde belirli aralıklarla büyük depremler üretir ve bu derpremler doğudan batıya doğru göç ederler. Kuzey Anadolu Fayı verdiği söze sadık bir faydır. Depremler sinsice gelmez. Ben geliyorum der ve gelir. Kuzey Anadolu Fayı 1939 Büyük Erzincan Depremi ile bu devri hareketine sıfırdan tekrar başlamıştı. Hareket doğudan başlar ve tıpkı bir tırtılın yürüyüşü gibi batıya doğru ilerler. Tırtıl 1939' da Erzincan' dan harekete geçti. 1942, 1944, 1947, 1957, 1967 depremleri ve en son olarak da 1999 depremlerini üretti. Kuzey Anadolu fayının üzerinde sadece bu yüzyılda bile 23 adet, M> 6,5 magnitüdlü yıkıcı deprem meydana gelmiştir ve bunlardan 6 tanesi Marmara Denizi ve çevresinde yer almıştır. 1999 yılında meydana gelen depremle Marmara' da suskun dönem sona ermiştir. Depremden sonra yapılan tüm bilimsel araştırmalar ve bilimsel bulgular, yakın gelecekte Marmara Denizi içinde 7 veya üzeri büyüklükte bir depremin meydana geleceğine işaret etmektedir.


12 kasım 1999 tarihinde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki Düzce Depremi merkez üssü Kocaeli olan 7,8 lik depremin tetiklediği bir depremdir. Düzce Depremi 'nden sonra, İstanbul' da büyük deprem olacağına ilişkin korkum daha da artmıştı. 7,8 lik Kocaeli depreminden sonra yırtılma doğuya veya batıya devam edebilirdi, tabii zamanı bilinemiyordu. Kocaeli Depremi çok büyük bir depremdi. Kuzeybatı Anadolu' daki gerilim dağılımını ( stres change) büyük ölçüde değiştirmişti. 12 kasım 1999 Düzce Depremi, Kuzey Anadolu Fay hattındaki kırığı hem doğuya, hem de batıya uzattığını gösterdi. Bu çok nadir görülen bir durumdu. Bu yüzden modellenmesi çok zordu. KAF' ın doğuya uzanan kısmı bir sürü artçı depremi tetiklemişti. Bu da tetiklenen depremlerin en büyüğü idi. Tarihsel döneme bakıldığında Kuzeybatı Anadolu Fay hattındaki kırılmaların İzmit ile Bolu arasında gidip geldiğini görüyoruz. Ancak büyük depremler hep doğudan batıya doğru gelmiştir. Tarih boyunca da bu böyle olmuştur. 

1939 yılında başlayan büyük depremler dizisinin herbiri yaklaşık 7,5 büyüklüğünde bir deprem yaratacak kadar enerji biriktirmişti. Şimdi fayımız Marmara Denizi' nin içinde iki ucundan gerilmiş bir yay gibi gergin duruyor. 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi' nin aletsel büyüklüğü 7,8 'di. 17 Ağustos depremi de, batısında kalan faylara en az bu kadar bir enerji yükledi ve bu enerjinin boşalması gerekiyor.


Sonuç : İstanbul' da ve/veya Güney Marmara' da büyük bir deprem olmak zorunda...



BANDIRMA' NIN FAYLARI

Bandırma şehri depremsellik açısından üç ayrı fay hattı tarafından büyük bir potansiyel tehdit altında.. 

Birincisi 12 Mart ve 5 Ekim 2008 tarihlerinde sırasıyla 4,8 ve 4,2 lik Çınarcık-Yalova Deprem' lerinin üzerinde meydana geldiği, 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi'nin yaşandığı Gölcük Fay Segmentinin devamı olan Yalova Fayı Segmenti. Yalova fay hattı Yalova' dan sonra denize girip İmralı Adası' nın güneyinden geçerek Kapıdağ Yarımadası kıstağını keserek karaya çıkıyor ve Edincik fayı-Sarıköy fayı-Çan-Etili-Truva Fayı çizgiselliği ile Ege Denizi' ne çıkıyor. En son 1737 yılında üzerinde 7,2 büyüklüğünde bir deprem üretmiş. Erdek' deki Antik Hadrianus Tapınağını iki taksitte tamami ile yıkan (MS 543 ve 1063 yıllarında) depremleri üreten de işte bu fay hattıdır. 


İkinci Fay hattı : da Gemlik' ten gelen aşağı yukarı Marmara Denizi' nin güney sahillerinin izini sürerek Bandırma' dan geçen fay hattıdır. En son 2006 yılında Gemlik de üzerinde 5,2 lik deprem üretmiştir. 


Üçüncüsü ise 2003 ve 2006 yıllarında üzerinde iki adet 5,1 büyüklüğünde deprem üreterek Bandırma' lıları epeyce korkutan Manyas ( Kuş gölü) içinden geçen fay hattıdır. Gördüğünüz gibi Kuzey Anadolu Fayı' nın Bolu' nun batısından itibaren üç kola saçaklanmasıyla oluşan kollardan en kuzeydeki hariç diğer kollar Bandırma civarında birbirine en yakın konuma gelmektedir. Bu sebeple üç ayrı fay hattı da son yıllarda üzerinde 5 büyüklüğünde depremler üreterek canlı olduklarını ve büyük bir depreme hazırlık yaptıklarını adeta bize söylemektedirler.


Bunlardan başka ; Kuzey Anadolu Fayının İstanbul' un 20 km. yakınından geçen en kuzey kolu, Marmara Adası’ nın kuzeyindeki eğim atımlı faylar ve Gönen-Yenice Fayı da Bandırma için ikinci dereceden deprem tehditi oluşturmaktadır. Bu fay hatları üzerinde meydana gelebilecek olası bir depremin Bandırma' yı etkilememesi söz konusu olamaz. 


 Güney Marmara' daki fay segmentleri.


Güney Marmara' da son 1900 yılda meydana gelen depremler.





İSTİKAMETLER



Kuzey Anadolu Fay hattı boyunca, Afrika va Arabistan plakalarının etkisi altında kalan Anadolu plakası görece sabit Avrasya referans noktasına göre, merkezi Mısır' daki Nil nehri deltasında olan dönme kutbuna göre saat dönme yönünün tersine dönme hareketi yapmaktadır. 









Kuzey Anadolu Fayı' nı dünyadaki benzerlerinden ayıran en önemli özellik yaysı bir transform fay olmasıdır. Ve bu özelliği ile dünyada tektir. Kuzey Anadolu Fayı milyonlarca yıldır bir daire çemberine dönüşme çabaları içerisindedir. Fayın batı kısmında kalan Marmara Denizi içerisindeki Marmara Fayı da mevcut güzergahını şimdi bulunduğu yerden Güney Marmara' daki Biga Yarımadası' na aktarma gayreti içerisindedir. Şener Üşümezsoy' un: " KAF’ ın tek bir ana kolu vardır o da güney koldur " söylemini " KAF’ ın olması gereken ideal rotası güney kol üzerindedir " şeklinde söyleyerek düzeltebiliriz. KAF ancak güney kola yerleştikten sonra hedefi olan daire yayı şeklindeki rotasını tamamlayabilecektir. KAF bu hedefine ulaşmak için Yalova-Truva Fayı' nı çalştırmak zorundadır. Bilinen tarih boyunca çalıştırmıştır da. Daha çok kuzey kolu kullanarak depremler üretirken bazen de güneydeki hatta yıkıcı depremler üretmiştir ve ilerde de üretmeye devam edecektir. Örneğin 17 Ağustos 1999 Kocaeli Depreminin büyüklüğü 7,8 olduğu halde İzmit şehri Kyzikos (Erdek) gibi yerle bir olmamıştır. Demek ki Yalova-Truva Fayı' nın güzergahı doğrudan Kyzikos antik kentinin orta yerinden geçiyor ve KAF arada bir bu güzergahı kullanarak bir şehri olduğu gibi yıkabilen depremler üretebiliyormuş. Aynı durum Truva antik kenti için de geçerlidir. Yalova-Truva Fayı olmadan Kyzikos ve Truva antik kentlerinin yıkmı izah edilemez.



Uzun bir süre sonra Kuzey Anadolu Fayı' nın en kuzey kolu, deprem üretme işlevini yitirerek artık İstanbul için bir tehdit olmaktan çıkacaktır. Çünkü yerleşeceği yeni güzergah İstanbul' un epeyce uzağından geçiyor olacaktır. İşte o zaman, Kandilli Rasathanesi eski müdürü sevgili Ahmet Mete Işıkara' nın bir zamanlar (TV' de canlı yayında TPAO haritasında İstanbul' u tehdit eden fayların yerini halka açıklarken) söylediği gibi deprem üreten faylar İstanbul' dan 60-70 km. uzaklaşmış olacaklardır. Ancak arada ince bir nüans vardır. Ahmet Mete Işıkara' nın bir zamanlar söylediği gibi İstanbul' un 60-70 km. güneyinden geçen fay hattı KAF' ın en kuzey kolu olmayıp tamamen farklı bir fay, Yalova-Truva Fayı' dır.


Kuzey Anadolu Fayı, Marmara Bölgesine girdiğinde, fayın doğu ve orta bölümlerindeki belirgin morfolojili tek ana fay çizgisini yitirip, dağılmış olarak bulunur. Bu arada bilinen sağ-yanal doğrultu atım özelliği bazı çöküntü alanlarında belirginliğini yitirip, normal eğim atımlı fayların, egemen olduğu bir duruma geçer.


Fayın hareket yönünü izleyebilmek için Marmara Bölgesi’nde GPS çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalarda GPS verilerine dayalı Anadolu plakası’nın batıya doğru olan hareket hızı ve Kuzey Anadolu Fayı’ nın gösterdiği hareket özellikleri ortaya konmuştur. inceleme alanı olarak Marmara Bölgesi’nin tamamını içine alan kesiminde GPS verilerini değerlendirerek, Biga Yarımadasında Kuzey Anadolu Fayı’nın davranışı anlaşılabilir..

Marmara bölgesinde; Kuzey Anadolu Fayı’nın en kuzey kolu ile güney kolu olmak üzere Kuzey Anadolu Fayı iki ana kola ayrılmıştır ve bu iki fay kol bir Euler kutbuna bağlı dairesel bir hareket yapmaktadır. KAF’ ın kuzey kolu üzerinde GPS hızı 25 mm/yıl olarak ölçülmüştür. Diğer yandan güney kola ait fayların GPS hızları kuzey kola nazaran farklıdır.



GPS ölçümlerinden hesaplanan ve Kuzeybatı Trakya’daki DEMI noktasına göre güney kola ait faylar üzerindeki bazı noktaların hızları şöyle ölçülm&
 
Eğitim Dünyası
 
 
günlük çoğul ziyaretçi
online
 
Şu anda 6 ziyaretçi aktif
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol