Ortadoğu'nun Siyasi, Etnik ve Dini Haritası
27 Nisan 2003 Pazar, Cuma dergisi
Son zamanlarda "Ortadoğu" olarak adlandırılan bölge üzerinde gerek savaş ve gerekse "barış" yoluyla muhtelif oyunlar oynanıyor. Bu sebeple biz de bu haftaki yazımızda bu bölgenin genel bir siyasi ve etnik haritasını çıkarmayı uygun gördük.
Irak
Malum olduğu üzere Irak toprakları bugün işgal altındadır. Dolayısıyla belli bir siyasi yapısı ve sistemi mevcut değildir. Emperyalist güçler bu ülkenin topraklarını üç parçaya ayırarak, Kürt, Sünni ve Şii bölgeleri şeklinde üç ayrı statüye göre güdümlü yönetimler ortaya çıkarmak istiyor. Ancak biz Irak halkının işgalcilerin bu oyunlarını bozacaklarına ve onları ülkelerinden çıkaracaklarına inanıyoruz.
Etnik yapısı hakkında ise özetle şu bilgileri vermek istiyoruz: Irak halkının % 77'si Arap, % 19'u Kürt, % 1.7'si Türk'tür. Türkler, Türkmenler, Azeriler ve Anadolu Türkleri'nden oluşur. Bunun yanı sıra her birinin oranı % 1'den daha az olan Farisiler (İranlılar), Lurlar, Nasturiler ve İber - Kafkas Çerkezleri yaşamaktadır. Kürtler genellikle kuzeyde, Araplar ve diğer etnik unsurlar ise orta ve güney kesimlerde yoğunlaşmaktadırlar.
Irak halkının dini kimliğine gelince: % 97'si Müslümandır. Müslümanların % 57'si Şii - caferi, % 43'ü sünnidir. % 2 oranında hıristiyan, % 0.7 oranında Yezidi, % 0.2 oranında Sabii, çok az sayıda da yahudi mevcuttur.
Suriye
ABD'nin Irak'tan sonraki hedef olarak ilan ettiği ancak maruz kaldığı bazı sebeplerden dolayı savaşla değil siyasi baskılarla istediği çizgiye çekmeye çalıştığı Suriye, siyasi yönden Hafız Esed'in ölümünden sonra bir reform sürecine girdi. Ancak henüz sistemde köklü bir değişiklik gerçekleştirmiş değil. Bununla birlikte reform sürecine girilmesi halkta olumlu bir beklentinin ortaya çıkmasına, istikballe ilgili müspet yaklaşımların gelişmesine sebep oldu. Suriye'de anayasal olarak çok partili bir sistem mevcuttur. Ancak hala Baas Partisi'nin hakimiyeti ve siyasal gücü devam etmektedir. Ülke 14 Mart 1973'te yürürlüğe giren anayasayla yönetilmektedir. Anayasa cumhurbaşkanına geniş yetkiler vermektedir. Başbakanı ve bakanları tayin, savaş ilanı, olağanüstü hal ilanı ve genel af çıkarma anayasanın cumhurbaşkanına tanıdığı yetkiler arasında yer alır. Anayasa ülkenin yönetim şeklini "sosyalist halk demokrasisi" olarak niteler. Yasama yetkisi üyeleri seçimle belirlenen 250 üyeli bir parlamentoya verilmiştir.
Suriye'nin etnik yapısı özetle şöyledir: % 88 Arap, % 6 Kürt, % 2.8 Ermeni, % 1 Türk, % 1 Rumdur. Kalan nüfusu Süryâniler, Keldaniler, Nasturiler, Çerkezler ve Yahudiler oluşturur.
Suriye halkının dini kimliği de şöyledir: % 74'ü sünni Müslüman, % 11'i Nusayridir. Nusayriler ehli sünnet alimlerinin gulatu'ş-şi'a (Şiilerin taşkınları) dedikleri fırkalardan olan ve Hz. Ali (r.a.)'nin ilâh olduğuna inanan bir kitledir. Hıristiyan inancındaki teslise (üçlemeye) benzer bir inanç sistemleri vardır. Lazkiye bölgesinde çoğunluğu oluştururlar. Nüfusun % 3'ü Dürzidir ve es-Suveyde (Cebelu Duruz) bölgesinde yoğundurlar. % 0.8 oranında İsmaili vardır. Nüfusun % 10'a yakın bir kısmı da hıristiyandır. Binde bir oranında yahudi mevcuttur. Bunların yanı sıra az sayıda da yezidi bulunmaktadır.
Lübnan
Suriye'nin Lübnan'ın siyasi yapısı üzerinde büyük bir etkisi vardır. Hatta Suriye, Lübnan'ı kendinden bir parça gibi kabul ettiğinden karşılıklı olarak birbirlerinin başkentlerinde sefaretler açmıyorlar. Suriye ayrıca uzun bir süre Lübnan'da askeri güç de bulundurdu. Ancak şimdi askeri gücünü büyük ölçüde çekti. Eskiden Lübnan'a dışarıdan giriş yapanların pasaportları Suriye askerleri tarafından da kontrol ediliyordu. Şimdi bu kontrol kalktı. Ama sıkı siyasi münasebetler ve siyasi sistem üzerindeki etki devam ediyor.
Lübnan oldukça karmaşık bir dini ve etnik yapıya sahip olduğundan siyasi sistemi de karmaşıktır. Halen uygulamada olan devlet geleneğine göre cumhurbaşkanı hıristiyanlardan, başbakan sünni Müslümanlardan, meclis başkanı ise şii Müslümanlardan seçilir. Ancak siyasi alanda Maruni hıristiyanlar daha etkin durumdadırlar. Bütün hıristiyan grupların toplamı ülke nüfusunun % 50'sini bulmazken siyasi platformda hala hıristiyanlar çoğunluk olarak kabul edilmektedir. Hükümette de bütün dini kitleler resmi protokolde kabul edilen oranlarına göre temsil edilirler. 128 üyeli parlamentoda hıristiyanlarla Müslümanlar yarı yarıya temsil edilmektedir. Ancak Dürziler ve Nusayriler de Müslümanlardan sayılmaktadır.
Etnik yapıya gelince: Lübnan nüfusunun % 83'ünü Araplar oluşturmaktadır. Lübnan Araplarının % 63'ü Müslüman, % 8'i Dürzi, kalanı ise Maruni hıristiyandır. % 11 oranında Grek (Yunan asıllılar) vardır. Greklerin % 59'u ortodoks, % 41'i katoliktir. % 5 oranında Ermeni vardır. Ermenilerin tamamı, Ermeni kilisesi mensubu (ortodoks) hıristiyandır. % 1 oranında da Kürt vardır ki, Kürtlerin tamamı Müslümandır.
Genel nüfusa göre dini dağılım ise şöyledir: Halkın % 59.5'i Müslümandır. Müslümanların % 60'ı şii, % 40'ı sünnidir. Yaklaşık % 7 oranında da Dürzi vardır ki bunlar da Müslümanlar arasında gösterilmektedir. Ancak Dürzilerin inanç ilkeleri İslam'ın inanç ilkelerinden çok uzaktır. Dürziler Allah'ın yedi imama hulul ederek nasuti kisveye büründüğüne son olarak da el-Hakim bi Emrillah'ın suretinde göründüğüne inanırlar. Dürziliğin temelini oluşturan Hamza ibnu Ali adlı kişi de kendisinin Allah'ın nurunu ve tevhidini taşıdığını ileri sürmüştür. Bu ve benzeri inanç prensipleri dolayısıyla Dürzilik İslam mezhepleriyle ilgili kitaplarda İslam sınırlarının dışına çıkmış mezhepler arasında anılır. Lübnan nüfusunun % 20'sini Maruni hıristiyanlar oluşturur. Maruniler Arap katoliklerdir. Ancak bazı konularda diğer katoliklerden ayrılmaktadırlar. Yaklaşık % 5.5 oranında Grek ortodoks, % 3.4 oranında Grek katolik, % 3.4 oranında da Ermeni ortodoks mevcuttur.
Ürdün
Ürdün, doğrudan sömürgecilik döneminden dolaylı sömürgecilik dönemine geçişte İslam aleminin kalbine saplanan siyonist işgal devletinin bir yan ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu devlet hem siyonist işgal devletinin kurulmasına yardımcı olan Şerif Hüseyin'in oğullarına bir mükafat olarak verilmiş, hem de siyonist devlete tampon vazifesi görmesi için kurdurulmuştur. Nitekim kuruluşundan buyana da böyle bir görev icra etmektedir. Ürdün'ün henüz 60 yılı bulmayan tarihini incelediğimiz zaman en çok siyonist işgal devletine fayda sağladığını, onun sıkıştığı yerlerde Filistinlilere darbe vurduğunu görürüz. 1948 işgalinde İngiliz Glop Paşa'nın komutasındaki orduların gönderilmesi suretiyle Filistinlilerin kurtardığı bölgelerin onların ellerinden alınıp birtakım numaralarla işgalci siyonistlere teslim edilmesi, 1967 Haziran Savaşı'nda yine bazı numaralarla Kudüs ve Batı Yaka'nın işgalcilere verilmesi, Kara Eylül hareketiyle Ürdün'deki Filistinli gerilla güçlerine ağır darbeler indirilmesi ve İsrail'i sık sık rahatsız eden bu gerillaların Ürdün'ü terk etmeye zorlanmaları, 1987 İntifadası'ndan sonra Batı Yaka'yla irtibatın kesilmesi suretiyle işgale karşı mücadele veren bölge halkını maddi açıdan ciddi sıkıntıya sokan bu yüzden de intifadayı sürdürmelerini zorlaştıran bir karar alınması, son olarak da Akabe anlaşması bu ülkenin Filistin davasına ihanetleri konusunda sıralanabileceklerin sadece belli başlılarını oluşturmaktadır.
Ürdün parlamenter sisteme dayalı krallık rejimiyle yönetilmektedir. 1992'de çıkarılan bir kanunla siyasi partilerin kurulmasına izin verildi. Üyeleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenen 80 üyeli bir parlamentosu, 40 kişilik de bir senatosu (üst meclisi) var. Seçimler daha önce nispi temsil sistemine göre yapılıyordu. Ancak ülkede İslami hareketin güçlenmesi üzerine bu hareketin parlamentoda çoğunluğu elde etmesine karşı bir tedbir olarak seçim kanunu değiştirildi. 8 Kasım 1993 genel seçimlerinden kısa bir süre önce ABD'nin Amman büyükelçisi tarafından önerilen ve yönetimce yürürlüğe konan yeni seçim kanununa göre seçmenler kendi bölgelerinde bir siyasi partinin sunduğu adaylardan oluşan listeye değil bu listenin içinden sadece bir kişiye oy verebiliyorlar. Ancak parlamentoda kabul edilen yasaların yürürlüğe girebilmesi için kral tarafından da onaylanması gerekiyor. Kral parlamentonun aritmetik yapısını göz önüne alarak herhangi bir kişiye hükümeti kurma görevini verebiliyor. Kralın hükümeti görevden alma ve parlamentoyu feshetme veya tatil etme yetkisi de var.
Etnik yapısına gelince, Ürdün halkının % 98'ini Araplar, % 1.2'sini Çerkezler, % 0.7'sini Türkler oluştururken, az sayıda da Kürt vardır. Arapların önemli bir kısmı Filistin asıllıdır.
Dini nispetler ise şöyledir: Halkın % 95'i sünni Müslüman, % 5'i hıristiyandır. Ancak parlamentoda hıristiyanlara % 10 oranında kontenjan tanınmaktadır.
Filistin
Bölgenin, gerek siyasi, gerek etnik, gerekse dini açıdan en karmaşık dolayısıyla en problemli bölgesi Filistin'dir. Filistin'in yapısı aynı zamanda siyonistlerin medya organları üzerindeki etkileri sebebiyle yanlış bilinmektedir. Bu sebeple Filistin'in yapısının biraz ayrıntılı olarak tanıtılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Biz burada sadece bazı özet bilgiler vermekle yetinmek zorundayız.
Öncelikle şunu bilelim ki İsrail'in varlığı bir işgal mahiyeti taşımaktadır. Yani işgalci siyonistlerin hakimiyetleri altında bulunan toprakların tamamı Filistin'dir ve orada İsrail diye bir toprak parçası bulunmamaktadır. Ne var ki BM tarafından alınan kararlarla siyonistlerin 1948'de işgal etmiş oldukları bölgeler İsrail olarak gösterilmektedir. Diğer bölgeler BM kararlarında Filistin olarak gösteriliyor olsa da oralarda da Filistinlilerin gerçek anlamda bir hakimiyetleri ve bağımsızlıkları mevcut değildir. Oslo süreci içinde imzalanan anlaşmalar neticesinde kurdurulan özerk yönetim Filistinlilere siyasi anlamda herhangi bir bağımsızlık ve kimlik kazandıramamıştır.
1948'de işgal edilmiş bölgeler resmiyette "İsrail" olarak gösterildiğinden buralarda yaşayan Filistinlilere "İsrailli" kimliği ve pasaportu veriliyor. Bu yüzden de onlara "İsrailli Araplar" veya "İsrail'deki Arap azınlık" yakıştırması yapılıyor. Ne yazık ki o insanlar kendi öz yurtlarında yabancı kimliği almaya ve azınlık konumuna düşürülmeye mecbur bırakılmışlardır.
Filistin'deki siyasi, etnik ve dini yapı da işte bu coğrafi bölgelere, işgalde öncelik, sonralık durumuna ve BM kararlarına göre değişmektedir. Buna göre:
Yönetim biçimi hakkında şunları söylememiz gerekir: Bugünkü Filistin topraklarının üzerindeki yönetim bir siyonist işgal yönetimidir. Gazze ve Batı Yaka'da kurdurulan özerk yönetim ise işgal yönetimine bağlı bir yerel yönetim niteliğindedir. Bu yönetim dış işlerinde tamamen işgal yönetimine bağlıdır. Emniyet güçlerini sadece Filistinlilere karşı kullanma hakkına sahiptir. Bu bölgede oturan yahudi yerleşimcilere karşı özerk yönetime bağlı emniyet güçlerinin kullanılmaması özerklik anlaşmasında şarta bağlanmıştır.
Etnik açıdan: 1948'de işgal edilmiş olan topraklarda yaşayanların % 79'u yahudi, % 21'i Filistinlidir. 1967'de işgal edilmiş olan Batı Yaka'da ise nüfusun % 91'ini Filistinliler, % 9'unu yahudiler oluşturur. Gazze'de yaşayan nüfusun ise tamamına yakın bir kısmı Arap'tır. Sadece Akdeniz kıyısındaki bazı stratejik noktalarda yahudi yerleşim merkezleri bulunmaktadır. Buralar da iskan amacıyla değil askeri amaçla kurdurulmuştur ve içinde oturan sivillerin en az üç katı kadar oraları korumakla görevlendirildikleri iddia edilen askerler etrafında nöbet tutmaktadır. Filistinlilerin tamamına yakını Araptır, az sayıda Çerkez vardır.
Dini yönden: 1948'de işgal edilmiş topraklarda yaşayanların % 79'u yahudi, % 5'i hıristiyan, % 16'sı Müslümandır. 1967'de işgal edilmiş olan Doğu Kudüs ve Batı Yaka bölgelerinde ise nüfusun % 76'sı Müslüman, % 17.5'i yahudi, yaklaşık % 5.5'i hıristiyan, kalanı da diğer dinlere mensuptur. Gazze'deki nüfusun da % 98.8'i Müslüman, % 0.7'si hıristiyan, % 0.5'i yahudidir. Müslümanların geneli sünni ve şafiidir.
ETNİK YAPI HARİTASI: http://yesilcimen.com/ortadogu_etnik_yapisi.jpg
AYRICA BEYAZ PETROL DURUMU DA DİKKAT ÇEKİYOR:
BU SU HAVZASINA BAKTIKÇA BİRİLERİNİN İŞTAHI KABARIYOR MU DERSİNİZ...
|