Petrol
Petrol ve Doğal Gaz Bölgeleri

http://www.pigm.gov.tr/img2/kuyubuyuk.jpg


Sismik Yoğunluk Haritası

http://www.pigm.gov.tr/img2/sismikbuyuk.jpg



RUHSAT HARİTASI:

http://www.pigm.gov.tr/img2/ruhsat_haritasi_17062011.jpg



ŞİRKETLER (RUHSAT HARİTASINDAKİ KISALTMALARIYLA BİRLİKTE):
http://www.pigm.gov.tr/excel/2011_arama_uretim_sirketleri.xls

1954-2008 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE'DE FAALİYET GÖSTEREN ŞİRKETLER (RUHSAT HARİTASINDAKİ KISALTMALARIYLA BİRLİKTE)



2010 Yılı Sonu İtibariyle Türkiye Ham Petrol Rezervleri

Türkiye'de Petrol


Petrol Kuyularının Coğrafi Bölge, İller ve Cinslerine Göre Adet ve Metrajları

1) Cumhuriyet'ten Önceki Dönemi

      Türkiye'de petrolle ilgili ilk bilgiler Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde yer almis ve Van Kalesinde “ neft yaginin kayalardan nebean ederek bir havzi azimin içine nizan” oldugu belirtilmistir. Daha sonralari, Türk-Iran sinirini tespit eden komisyona dahil bulunan W.LOFTUS, Ingiltere'ye döndügü zaman, 1854 yilinda Jeoloji Cemiyeti'nde yayinladigi bir makalede Evliya Çelebi'nin bu yazisini teyit etmistir. Türkiye'nin komsulari Rusya, Iran ve Irak gibi zengin petrol kaynaklarina sahip olabilecegi hususunda jeoloji ve petrol mühendislerinin görüsleri yani sira, yurdun çesitli yerlerinde görülen petrol emareleri de kuvvetli deliller arasinda sayilmistir. Nitekim ülke içinde çesitli yerlerde 50 nin üzerinde gaz, sivi ve kati(asfalt) petrol emaresinin varligi öteden beri bilinmektedir. Ilk petrol aramalari da bu gibi emarelerin yerinde incelenmesiyle baslamistir. Bu dönemde petrol arastirmalari Iskenderun, Trakya, Musul, Erzurum ve Van bölgelerinde olmustur.

- İskenderun Bölgesi
      19 uncu yüzyilin sonlarina dogru Osmanli Imparatorlugu sinirlari içinde sondajlarla petrol aramalarina ilk sahne olan yer Iskenderun yakinlarinda Çengen dolaylaridir. Bu yörenin petrol imtiyazinin Sadrazam Kamil Pasa'ya verildigi 1887 yilinda yayinlanan bir fermandan anlasilmaktadir. Bu imtiyaz sonradan Ahmet Necati adinda bir sahsa devrolunmustur.
      1890 yilinda, yörede bir Alman-Ingiliz firmasi tarafindan, bir miktar dogal gaza rastlanan 10 adet sig sondaj yapildigi, ancak olumlu sonuç alinamadigi için faaliyetin durduruldugu ve imtiyazin yürürlükten kaldirildigi bilinmektedir.

- Trakya Bölgesi
      1897 yilinda bu bölgenin imtiyazi bir fermanla Halil Rifat Pasa'ya verilmis ve Romanya'dan getirilen isçi ve sondörlerle 1898 yilinda Ganos civarinda kuyular açtirilmis, ancak çok önemsiz petrol ve dogal gaz emarelerine rastlanmistir. Ayni yörede Osmanli Bankasi da birkaç sig kuyu ve o zamana göre derin sayilabilecek 403 metre derinliginde bir kuyu açtirmis, fakat ekonomik petrole rastlayamamistir. Sondajlarla petrol aramalarina sahne olan ikinci yer Trakya'da Mürefte ve Sarköy dolaylaridir.
      1882 yilinda Cavit Bey isminde bir kisi petrol arama imtiyazi alarak ufak bir sondaj makinesi ile petrol aramis, olumlu bir sonuca ulasamadigi için imtiyazi yürürlükten kaldirilmistir.

      1914 yilinda Standart Oil sirketi Mürefte-Hosköy çevresinin jeolojik etüdünü yaptirmistir. Yine ayni yil Thomas isminde bir yabanci hükümetten o yöre için bir imtiyaz almissa da, Birinci Dünya Harbinin çikmasi üzerine faaliyetini durdurmak zorunda kalmistir.

- Musul Bölgesi
      Osmanli Imparatorlugu zamaninda Musul bölgesindeki petrol kaynaklari, önceleri arazi sahipleri tarafindan iltizam usulüyle, ilkel bir sekilde el sondaji ile açilan kuyulardan isletilmekte idi. Buradaki petrol kaynaklari, 1898-1899 tarihli fermanlarla Sultan Abdülhamit'in Hassa Hazinesine baglandiktan sonra da iltizam usulüyle isletilmeye devam edilmistir. Ancak Mesrutiyetin ilanindan sonra Sultan, Musul'daki petrol kaynaklarini Mesrutiyet Hükümetine devretmistir.
      İstanbul-Bağdat demiryolu imtiyazi ile ilgili olarak 1903 yilinda Deuch Bank adli bir Alman bankasi yapilan sözlesme ile, demiryolu güzergahinin her iki yaninda 20 km. olmak üzere bu bölgenin petrol ve diger madenlerin aranmasi, 2 yillik bir süre ile adi geçen sirkete verilmistir. Bu esnada William D'Arcy adli bir Ingiliz de Osmanli Hükümetine imtiyaz için basvurmustur.

      Pek uzun tarihçeleri olan yabanci sermayeli sirketler 9 Mart 1914 te “Turkish Petroleum Co.” adinda bir sirket kurmuslardir. Sirketin sermaye dagilimi söyledir:

Deusche Bank 25 %

Royal Duche 25 %

Anglo Persian 50 %

      Osmanli hükümeti bu sirkete Musul petrollerinin arastirilmasi için müsaade edecegi bir sirada Birinci Dünya harbi çikinca sirketin hiçbir faaliyeti olmamistir.

      Harbin sonunda müttefikler arasinda yapilan San Remo anlasmasi geregince bu sirketin sermaye dagilimi asagidaki sekilde olmustur:

Anglo Persian 23.750 %

Royal Deuch 23.750 %

French Petroleum Co. 23.750 %

Standart Oil Co. 11.875 %

Socony Vacum Oil 11.875 %

Gulbekyan 5.000 %

- Erzurum ve Van Bölgeleri
      Bu bölgelerin, Birinci Dünya harbinin isgal yillarinda (1916-1917) Ruslar tarafindan Güney Kafkasya Demiryollari nam ve hesabina etütleri yapilmis, Hasankale ve Kürzot'ta sondaj ve galeri usulüyle isletmeye girisilmis ise de, hem ekonomik petrole rastlanmayisi hem de Rusya'da ihtilalin patlak vermesi nedeniyle baslanan isler yürütülememistir. 

2) Cumhuriyet Dönemi

- 1954 yılına kadar
      Bu devrede Türkiye sinirlari içindeki petrol olanaklarini, Hükümet bizzat kendisi arastirmayi bir prensip olarak ele almistir. 

      1925 yilinda Hükümet nam ve hesabina Dr. Lucius adinda bir yabanci jeolog getirilmis ve petrol belirtileri olan yerlerin hepsinin jeolojik etütleri yaptirilmistir. Bu etütler 2 yil sürmüstür. 

      24 Mart 1926 tarihinde kabul edilen 792 sayili Petrol Yasasi ile Türkiye Cumhuriyeti sinirlari içinde bütün petrol ve petrol bilesiklerinin tabi oldugu madenlerin aranmasi ve isletilmesi hakki Maden Yasasi hükümlerine uyulmak kosulu ile Hükümete verilmistir. 

      1930 yilinda ilk defa Türk mühendis ve jeologlarinin da yer aldigi bir grup teknisyen, 1 yil süreyle, yurdun petrol olanak ve olasiligi olan yörelerinin jeolojik etütlerini yapmistir. Bu etütleri yapan grup, Dr. Lucius, Cevat Eyüp Tasman ve Kemal Lokman'dan olusmustur. 

      20 Mayis 1933 tarihinde 2189 sayili yasa ile “Petrol Arama ve Isletme Idaresi” kuruluncaya kadar ciddi bir etkinlik olmamistir. Bu kurulus, getirdigi 2 Amerikali jeolog ve 1 Isviçreli paleontolog ile petrol olanak ve olasiligi olan tüm bölgelerin yeniden etütlerini yaptirmistir. Bu etütler sonucu yurdumuzda ilk defa petrol arama amaciyla derin bir kuyu açilmasina karar verilmistir. Amerika'dan getirilen sondaj makinesi ve personeli ile açilan bu kuyu, Mardin ilinin Midyat ilçesine bagli Baspirin bucagi yakinlarinda, 13.10.1934 ile 15.06.1936 tarihleri arasinda açilan BASPIRIN-1 arama kuyusudur. Kuyu 1351 metrede kuru kuyu olarak birakilmistir. 

      20 Haziran 1935 tarihinde çikarilan 2804 sayili yasa ile “Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü” (MTA) kurulmustur. Petrol Arama ve Isletme Idaresi de, Petrol Grubu Direktörlügü adi altinda bu enstitüye baglanmis ve petrol aramalarina yurt düzeyinde ara verilmeden devam edilmistir.

- İskenderun Bölgesi
      Bu bölgede genel jeolojik, ayrica jeofizik etütler yapildiktan sonra 1940 yilinda Arsuz ilçesi sinirlari içinde Ekver köyü yakininda 2 kuyu açilmistir. 1944-1945 yillarinda Çengen'de 116 sar m. derinlikte 3 adet test kuyusu açilmis, bunun üzerine yeniden jeolojik etütlere baslanmis ve 3 kuyu daha açilmis, ancak olumlu sonuç alinamamistir.

- Trakya Bölgesi
      1935 yilinda Mürefte yakininda Hosköy çevresinde toplam derinligi 355 m. olan 4 adet test kuyusu açilmistir. Bu kuyularda petrol belirtilerine rastlanmis, 1936-1937 yillarinda Mürefte çevresinde 9 adet sig kuyu daha açilmistir. 1 no.lu kuyuda kuvvetli ve devamli, 3 no.lu kuyuda ise 18 saat süreli dogal gaz akisi olmustur. Diger kuyularda önemsiz petrol belirtilerine rastlanmistir. 1 no.lu kuyuda rastlanan dogal gaz ilk günde 85 000 m3 ve 5 atmosfer basinçli iken daha sonra bu miktar 17 000 m3 e inmis ve 2 ay sonra tümüyle kesilmistir. 

      1938 yilinda Hayrabolu ilçesi yakininda Kabahöyük mevkiinde bir sondaj 371 m. ye inmis, petrol belirtisi görülmedigi için birakilmistir.

- Van Bölgesi
      Van ilinin Muradiye ilçesine bagli Kürzot köyü civarinda 1938 yilinda sondaj ve galeri yöntemi ile petrol aramalarina baslanmis, 2 sondaj yapilmis ve kuyular petrol belirtili olarak birakilmistir. Galeri yöntemi ile ve araliklarla petrol üretimi için çok çalisilmis ise de üretim saglanamamistir.

- Adana Bölgesi
      Adana'nin 12 km. güneydogusunda, jeolojik ve sismik etütleri yapilan Hoca Ali köyü çevresinde 3 test kuyusu açilmis ve 1938 yilinda derin bir sondaj yapilmistir. Bütün kuyularda dogal gaz belirtilerine rastlanmistir. Bölge jeolojik ve jeofizik etütler yapilarak yeniden gözden geçirilmis ve 1954 yilina kadar 5 adet derin sondaj yapilmis, ancak olumlu bir sonuç alinamamistir.

- Güneydogu Anadolu Bölgesi
      Baspirin kuyusundan sökülerek Hermis'e getirilen kablo sistemi sondaj makinesi ile Hermis ve Kerbent'te birer kuyu, rotari sistemi makine ile de Hermis ve Gercüs'te birer kuyu daha açilmis, ancak hiçbirinde ekonomik petrole rastlanmamistir. 

      Yurdumuzda ekonomik ve ticari anlamda ilk petrol Raman'da bulunmustur. Bu bölgenin jeolojik etüdü ilk olarak 1934 yilinda yapilmis, 1937 ve 1938 yillarinda da etütler sürdürülmüs ve 24 Temmuz 1939 tarihinde Raman Daginin Maymune Bogazinda Raman-1 sondajina baslanmistir. 

      Raman-1 kuyusunda 20 Nisan 1940 tarihinde 1048 metre derinlikte petrole rastlanmis, kuyu 1052 metrede 3 Haziran 1940 tarihinde bitirilmis ve pompa ile üretim yapilmaya baslanmistir. Kuyunun günlük verimi 10 ton olup API gravitesi 20.8 dir.

      Maymune Bogazinda 2 si kablo, digeri hem kablo hem rotari (kombinasyon) sistemi makine ile 3 kuyu daha açilmis, yalnizca 5 no.lu kuyuda, günlük verimi 1 ton olan petrole rastlanmistir. 

      Maymune Bogazinda açilan 1 ve 5 no.lu kuyulardan elde edilen ham petrolün sondaj kulelerinde ve ulasim araçlarinda kullanimini saglamak üzere 1942 yilinda “Maymune Bogazi Rafinerisi” diye adlandirilan ve günlük 3 ton ham petrol aritabilme kapasitesine sahip olan bir deneme rafinerisi kurulmustur. Bu deneme rafinerisi için gerekli olan kazan, aritma gereçleri vs. Bogaziçi Rafinerisinden sökülüp Diyarbakir'a getirilen malzemeden seçilerek monte edilmistir. 1945 yili sonunda Raman-8 kuyusu tamamlanmis ve ilk defa ticari miktarda petrol bulunmustur. Ancak tank kapasitesinin Yetersizligi nedeniyle uzun süre üretim yapilamamistir. Deneme rafinerisinin günlük aritma kapasitesi 1947 yilinda 9 tona çikarilmis, yeni kuyularla daha da artan üretim nedeniyle 1948 yili Temmuz ayinda günde 200 ton aritma kapasiteli Batman rafinerisi insaatina baslanmistir. Bu rafineri 1948 yili Kasim ayinda devreye girmistir. 

      1951 yilinda Garzan petrol sahasinin bulunmasindan sonra yillik kapasitesi 330 000 ton olan modern Batman Rafinerisinin kurulmasi kararlastirilmis ve rafineri 1955 yilinda tamamlanmistir. 

      1954 yilina kadar Türkiye'de petrol aramalari için 84 milyon lira harcanmis, 20 yillik devrede 37 adet arama, 7 adet tespit, 13 adet üretim ve 19 adet test kuyusu olmak üzere toplam 76 adet kuyu açilmis ve 76 402 metre sondaj yapilmis, toplam 95 881 ton petrol üretilmistir.

- 1954 yilindan günümüze
      Petrole olan gereksinimin artmasi ve aramalarin yetersiz bulunmasi noktasindan hareketle 7 Mart 1954 tarihinde 6326 sayili yeni “Petrol Yasasi” çikarilmis, böylece izlenen petrol politikasinda yeni bir dönem baslamis ve bu yasa ile aramalarin yerli ve yabanci özel girisim eliyle yapilmasi öngörülmüstür. Yeni Petrol Yasasina dayanilarak 7 Mart 1954 tarihinde kabul edilen 6327 sayili yasa ile “Türkiye Petrolleri A.O.” kurulmus ve Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü'nün ilgili birimleri bu kurulusa aktarilmistir. Petrol Yasasinin uygulanmasinin denetimi de 6326 sayili Petrol Yasasi ile kurulan “Petrol Dairesi Reisligi”ne verilmistir. Daha sonra 13.05.1955 tarihinde kabul edilen 6558; 29.05.1957 tarihinde kabul edilen 6987; 05.04.1973 tarihinde kabul edilen 1702 ve 28.03.1983 tarihinde kabul edilen 2808 sayili yasalarla 6326 sayili Petrol Yasasinin bazi maddeleri degistirilmis ve bazi maddeler eklenmistir. 1702 sayili Petrol Reform Yasasi ile Petrol Dairesi Reisligi, “Petrol Isleri Genel Müdürlügü” ne dönüstürülmüstür. Bu dönem yabanci petrol sirketlerinin yurdumuza gelmeye basladigi ve faaliyetlerin yogun olarak sürdürüldügü dönemdir.

BORU HATLARI:

http://www.alternaturk.org/image/harita1.jpg



TÜRKİYE'NİN YERALTI KAYNAKLARI İNTERAKTİF HARİTA:

http://www.enerji.gov.tr/harita/santral.html

------------------------------------------------------------------



------------------------------------------------------------------
Nuh Ali TURHAN
Jeoloji Mühendisi


  Dünya dengelerini elinde tutmayı başaran, şüphesiz en değerli yeraltı zenginliklerinden olan petrol ve benzeri zenginliklerimiz ile ilgili bu yazımda yorumlarımı paylaşmak istiyorum. Birçok ortamda ülkemizde petrol var mı? Çok yakın komşumuz olan Arap ülkelerinde ciddi manada olan petrol neden bizde çıkmıyor? Çıkıyorsa izin mi verilmiyor? Gibi sorularla karşılaşırız. Temel manada düz bir mantık ile düşünüldüğü zaman ülkemizden de çıkması, üretilmesi gereken bir ürün petrol. Peki ya neden yok ülkemizde?
Türkiye mevcut kullanımının yalnızca %7’lik kısmını kendi öz kaynaklarından çıkan petrol ile gerçekleştirebilmekte. Petrol’ün bir bölgede ekonomik olarak bulunabilmesi için milyon yıllar önce ciddi manada kerojen adı verilen hidrokarbonun birikmesi gerekiyor. Türkiye’de mevcut mu? Evet. Bu kerojen birikintisinin dar bir alanda istif şeklinde birikmiş olması gerekiyor. Türkiye’de bu sorunun cevabı evet. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde. Bu kerojenin yaklaşık 3000 m seviyesinde kapanlanması, olgunlaşması gerekiyor. Bu sorunun da cevabı ülkemizde evet. Son yapılan sismik ve jeolojik çalışmalarla sabittir. Olgunlaşan kerojenin yaklaşık yine 3000 m yer altı seviyesinde ortalama 70 C ısıda antiklinal adı verilen kapanlar yapısı ile saklanması gerekiyor. Ülkemiz bu kapan yapıları açısından birçok petrol ülkesine göre daha zengindir. Bu sistemler bütününü daha teknik ve detaylı olarak oluşturmak mümkün. Ancak ülkemiz aktif fay kuşağında yer alması ve çok fazla miktarda deformasyona uğramasından dolayı bu petrol sistemi ciddi manada zarar görmüş ve mevcut petrol rezervimiz yeraltı kaçak yapıları sebebiyle yok olmuştur. Yok olmadan günümüze kalanları değerlendiriyoruz.
 
      Güncel olarak bu konudaki gelişmeleri takip ettiğimizde TPAO’nun Exxonmobil ile yaptığı anlaşmayı görüyoruz. Bu anlaşmayı sizinle paylaşmak isterim. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı  ile ExxonMobil Exploration Company arasındaki “Karadeniz Arama İşbirliği Anlaşması” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr.M Hilmi Güler’in de katıldığı bir törenle 19 Kasım 2008 tarihinde imzalandı. TPAO adına Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Mehmet Uysal ile Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Yurdal Öztaş, ExxonMobil Exploration Company adına ise İş Geliştirmeden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Elwyn Griffiths imzalamışlardır. Anlaşma AR/TPO 3921 ruhsatındaki Bartın ve Kastamonu bloklarını ve AR/TPO 3922 ruhsatındaki Samsun bloğunu kapsamaktadır ve Ortaklar anlaşmada % 50’şer hak sahibidir.



Her iki alanda da su derinliği 1700-2200 metre arasındadır. Bakan Güler “TPAO, Karadeniz’in derin alanlarında daha önce Brezilya petrol şirketi Petrobras’la anlaşma imzalamıştı, şimdi de Dünya devi ExxonMobil ile anlaşma yaptı, Karadeniz’de üçlü horon oynayacağız” demiştir. Genel Müdür Sn Mehmet Uysal “Karadeniz için yakın hedefimiz hem ortaklarımızla birlikte, hem de  TPAO olarak zengin petrol potansiyelini ispatlayacak sondajları bir an önce yapabilmektir” dedi. ExxonMobil şirketi başkan yardımcısı Mr. Elwyn Griffiths ise, derin deniz aramacılığındaki tecrübelerini Karadeniz’e taşıyacaklarını belirtti ve “Bir elin nesi var iki elin sesi var” atasözü ile işbirliğinin önemini vurguladı.
 
      Özellikle son yıllarda TPAO’nun atılımlarıyla birçok dünya devi Petrol firması ülkemizde petrol aramacılığı alanında faaliyet göstermektedir. Uzun vadede ülkemize bu konunun yarar getireceği kanaatindeyim. Atılımlar açısından böylesine aktif rol oynayan TPAO Niğde Bor ilçesinde yapamadığı araştırmayı MTA’nın metalik maden aramasında bulduğu Petrol’ü devretmesiyle sahaya ortak olmuştur. Her alanda olduğu gibi bize has uygulamalar bu alanda da yaşanıyor.
 
      Sonuç olarak Türkiye’de petrol alanında eskiye nazaran çok aktif uygulamalar olduğunu, ülkemizde petrol rezervlerinin bulunduğu ancak ülke tüketimine yeterli olmadığını ancak yeni keşfedilen sahaların umut verdiğini söylemek mümkün.Güneydoğu'da petrol var mı, yok mu? 

Sultan II. Abdülhamid tarafından hazırlanan petrol haritasında bu soruya 100 yıl önce cevap verilmiş. İşte detaylar!


Türkiye petrol denizi üzerinde mi?

Sınırın öteki yakasında petrol çıkıyor da Güneydoğu'da niye çıkmıyor?

Ya da başlayıp bitmeyen bir polemik; Türkiye'de petrol var ancak yabancılar çıkarmamıza izin vermiyor! 

Peki gerçekten petrolü bol denilen Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde petrol var mı? 

Bu soruya Sultan II. Abdülhamid yüz yıl öncesinden cevap veriyor. 
Sultan'ın hazırlattığı tespit haritasında Güneydoğu Anadolu'nun neredeyse tamamında yüksek ölçekte petrol rezervinin olduğu saptanıyor. Görevli mühendisler araştırmalarını Doğu ve Güneydoğu ile sınırlı tutmayıp Osmanlı toprakları içinde bulunan Zaho, Erbil, Kerkük, Süleymaniye, Musul ve Bağdat gibi bölgeleri de tarıyorlar. İşin en ilginç tarafı yüz yıl önce hazırlanan petrol haritasının birçok yerinde hâl-i hazırda petrol çıkarılıyor olması. 6 ay önce Barzani ailesi tarafında Habur Çayı'nın öteki kıyısında çıkartılan ve Türkiye'nin, tabir yerindeyse, iştihanı kabartan petrol kuyuları bunlardan sadece biri.

BİTLİS'TE PETROL 

Sultan II. Abdülhamid özellikle 1800'ün son çeyreğinde tüm dünyada gündeme gelen ve stratejik bir maden olduğu kabul edilen petrol için büyük çaba harcadı. Yetişmiş jeoloji ve maden mühendisi olmaması Devlet-i Aliye'nin elini kolunu bağlıyordu. Ancak uğruna savaşların çıkartılacağı, yeni bir dünya düzeninin oluşturulacağı petrolün ehemmiyetini anlayan Abdülhamid, sıkıntıları kendi fedakarlıkları ile aştı. Hazine-i Hassa'dan, yani padişahın şahsi malından ödenek çıkartılarak geniş kapsamlı bir petrol rezervi çalışmasına girildi. Sultan'ın kendi parasıyla yaptırdığı çalışmada yabancı ve yerli mühendisler yer aldı. Musul ve Bağdat havalisinde, Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol taraması yapıldı. Alman maden mühendisi Paul Groskoph ve Habip Necip Efendi yönetimindeki araştırma ekibi çalışmalarını 22 Ekim 1901'de Sultan II. Abdülhamid'e sundular.

Bu zamana kadar söylenen ancak mahiyeti hakkında bir bilginin bulunmadığı 'Sultan'ın petrol haritası' sadece Güneydoğu'da değil, Hakkâri ve Bitlis gibi illerde de petrol bulunabileceğini öngörüyor. Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca önemli petrol rezervleri tespit etmiş. Heyetin başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, takip ettikleri güzergâhı da detaylı bir biçimde anlatıyor. Petrol havzasını dolaşan Paul, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervlerinin bulunduğunu belirtiyor. Dicle Nehri kıyısındaki noktalarda yeterli araştırmayı yükselen sulardan dolayı yapamadıklarını da raporuna ilave eden Paul, nehrin kıyısı dışında, Dicle'nin kıyı şeridi boyunca uzayıp giden yüksek dağlarda da petrol bulunduğunu kaydetmiş. Yine de o dönemin teknik imkanları açısından 900 metre yükseklikteki bu dağlardan petrolün çıkarılması ve nakliyatının zor olacağını eklemeyi unutmamış raporuna.

Güneydoğu Anadolu'nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu'nun bir kısmını kapsayan petrol haritasında Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı etrafı, Habur, Fındık, Cizre, Habur Çayı etrafı, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkâri (Çölemerik)'de önemli petrol yataklarının bulunduğu kaydediliyor.

HARİTA İLK KEZ YAYIMLANIYOR

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da çalışmalarını tamamlayan heyet daha sonra bugün Irak sınırları içinde kalan merkezlerde petrol taramasına devam ediyor. Kerkük, Babagürgür, Zaho, Süleymaniye, Bağdat, Musul ve Altınköprü'deki petrol noktaları kilometre ve yerleşim yerlerine göre yön tayini yapılarak kayıt altına alınıyor. Raporda Kerkük ve şehre 15 kilometre uzaklıktaki Babagürgür bölgesinde yoğun miktarda petrol rezervinin bulunduğu belirtiliyor. Babagürgür bölgesinin II. Abdülhamid'in şahsî malı olduğu, ve bu topraklarda Türkiye'deki Nefçi ve Doğramacı ailesinin pay sahibi olduğu biliniyor. Ekip yaptığı tetkikler sonucunda en kaliteli petrolün Bağdat yakınlarındaki El-Kayra ile Mendel'de olduğu sonucuna da varıyor.

Ulaşımın Dicle'de sal üstünde, karada da at ve eşek sırtında yapıldığı bir dönemde aylarca süren bir çalışma sonunda Başmühendis Paul Groskoph, ince detayların yer aldığı raporun sonuna iki önemli noktayı da ilave etmeyi unutmuyor: 'Dicle ve Fırat nehirleri havzasında zengin ve mühim petroller bulunuyor. Bunların işletilmesi ve pazarlanması için Bağdat'a uzanan bir tren yolu lâzım. 1889'da inşaatına başlanan ve 1902'de biten demiryolu petrolün Anadolu'ya taşınmasını sağlayacaktır. Bunun için ana hatta sadece birkaç ilave ek hattın yapılması yeterlidir.' Baş mühendisin ikinci notu ise iyi değerlendirilmesi durumunda bu petrol coğrafyasının gelecekte dünyanın en önemli merkezlerinden biri olacağı şeklinde.

Kısa bir zamanda bu kadar noktada tarama yaptırarak günün kıt imkânlarına rağmen petrol tespitini belgelendiren Sultan II. Abdülhamid'in saltanat ömrü petrol çıkartmaya yetmedi. İlk kez yayımlanacak olan 'Sultan'ın petrol haritası' Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve önümüzdeki günlerde kamuoyuna sunulacak olan 'Osmanlı Döneminde Irak' isimli kitapta yer alacak. Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, bu çalışmayla Irak'taki Osmanlı'yı kamuoyuna sunacaklarını belirtiyor. Kitabın editörlüğünü yapan Cevat Ekici de kitaptaki birçok belge ve çizimin, özellikle de petrol bölümündeki haritaların halen üzerinde çalışılmaya değer belgeler olduğunun altını çiziyor.

Çalışmanın kapsamı petrol haritası ve bununla ilgili raporlarla kısıtlı değil. Hazine-i Hassa'ya devredilen petrol hakları ve bununla ilgili yazışmalar da bulunuyor kitapta. 18 Kasım 1902'de Yıldız Sarayı'na gönderilen belgede Musul vilayetindeki petrol madenlerinin imtiyazının Hazine-i Hassa'ya verildiği kaydediliyor. Daha sonraki tarihlerde padişaha ait araziler Maliye Hazinesi'ne devrediliyor. Ancak 12 Ocak 1920'de Maliye Hazinesi'ne devredilen padişaha ait bütün malların tekrar Hazine-i Hassa'ya devri için bir kararname çıkartılıyor.

Aksiyon dergisinin 480. sayısında yer alan 'Hanedan Musul'u istiyor' başlıklı haberde, Osmanoğulları nın Sultan Abdülhamid'ten miras kalan Musul'daki gayrimenkullerini almak için hukuki bir mücadele başlattıklarına yer veriliyordu. Aynı haberde hanedanın mirasçılarının daha önceki dönemlerde Musul'daki gayrimenkulleri dava yolu ile kazandıkları, ancak birtakım siyasi manipülasyonlar sebebiyle bu kararın uygulanmadığı da vurgulanıyordu.

65 NOKTADA PETROL TESPİT EDİLMİŞ 

1. Diyarbakır 
2. Mardin 
3. Bismil 
4. Hazro Çayı 
5. Sinan
6. Batman çayı 
7. Dicle 
8. Midyat 
9. Bedran 
10. Bitlis Suyu (çayı)
11. Tulan 
12. Siirt 
13. Botan çayı 
14. Habur 
15. Fındık
16. Cizre&nbs


ABDÜLHAMİT'İN PETROLE İLGİSİ MEŞHUR

II. Abdülhamid'in petrol ile ilgili çalışmaları daha çok genel olarak biliniyor. Kapsamlı ve detaylı bir şekilde bilinmiyor. Bu haritanın ortaya çıkarılması önemli bir gelişmedir. Abdülhamid dünyadaki değişimi yakından takip ediyordu. O dönemlerde petrolün yeni kullanım alanları bulduğunun da farkındaydı. Artık motorlu taşıtlar yaygınlaşıyor ve bunlarda petrol kullanılıyordu. Donanmaları ile dünyayı idare etmeye çalışan İngilizler kömürle çalışan gemilerini artık daha pratik olan petrolle çalıştırmaya başlamışlardı. Abdülhamid bunların hepsini biliyor ve petrolün gelecekte stratejik bir silah olacağının hesabını yapıyordu. Bu yüzden Musul'un petrol arazilerini satın aldı. Çünkü İngilizler ısrarla burayı istiyordu. İngilizler, 1. Dünya Savaşı'nda Bağdat'ı almak için harcadıkları paranın 7 mislini Musul'a sahip olmak için harcadılar.


Dr. Orhan Koloğlu:

Alıntı kaynağı : http://www.yenidenergenekon.com/53-abdulhamidin-petrol-haritasi/


--------------------------------------------------------------------
ESKİ HABERLER (ÖNEMLİ OLDUĞUNA İNANIYORUM)

İŞGAL ÖNCESİ PETROL PAZARLIĞI BELGELENDİ

İngiltere’de hükümet Irak’ın işgalinden aylar önce petrol şirketleriyle masaya oturmuş. Yeni yayımlanan belgelere göre bakanlar BP ve Shell’e ‘yeni Irak’ta’ paylarına düşeni alacaklarına dair söz vermiş.



Irak Savaşı’nın petrolle bağlantılı olduğu iddiasını defalarca reddeden İngiliz hükümetinin, Mart 2003’teki işgalden önce en büyük petrol şirketleriyle Irak rezervlerinin paylaşımı konusunda görüştüğü ortaya çıktı. Petrol karşıtı eylemci Greg Muttitt’in Bilgi Edinme Yasası kapsamında elde ettiği 1000’den fazla belgeye göre, hükümet yetkilileri Ekim-Kasım 2002 arasında BP ve Shell yöneticileri ile en az beş kez     görüştü. İngiliz gazetesi The Independent’ın dün ilk kez yayımladığı belgelere göre petrol pazarlığı şöyle gelişti:
* Dönemin Ticaret Bakanı Elisabeth Symons işgalden beş ay önce BP yetkilileriyle görüştü. Symons, Blair’ın Irak’ta rejim değişikliğine dair Amerikan planlarına sunulacak askeri destek karşılığında, ödül olarak İngiliz şirketlerine Irak’ın rezervlerinden pay verilmesi gerektiğine inandığını söyledi.



Bush’a şart koştular
* Symons, BP adına George W. Bush yönetimine lobi yapmayı kabul etti. Zira İngiliz petrol devi, Washington’ın Fransız, Rus ve Amerikan şirketleriyle sessiz sedasız yaptığı anlaşmalardan ‘dışlanmaktan’ korkuyordu.
* BP, Shell ve BG (eski adıyla British Gas) ile 31 Ekim 2002’de yapılan bir toplantının tutanaklarına şu ifadeler geçti: “Barones  Symons da şunu kabul etti ki, İngiltere Irak krizinde ABD’nin göze çarpan bir destekçisi olacaksa, İngiliz şirketlerinin Irak’tan pay almamasını meşrulaştırması zor olacaktır.” Belgeye göre Symons şirketleri ‘Noel’den önce bilgilendireceğine’ söz verdi.
* İngiliz Dışişleri 6 Kasım 2002’de, BP’yi Irak’ta ‘rejim değişikliği sonrası’ fırsatlar hakkında görüşmeye çağırdı. Toplantı tutanaklarında şu ifadeler yer aldı: “Irak büyük bir petrol madeni. BP de bu pazara girmek için her şeyi göze almış durumda ve siyasi anlaşmalar yüzünden bu fırsattan olmaktan korkuyor.”
* Ekim 2002 tarihli bir toplantıya dair belgede İngiliz Dışişleri Ortadoğu Direktörü Edward Chaplin’in “Saddam sonrası Irak’taki faaliyetlerden İngiliz şirketlerine adil pay elde etmek konusunda kararlıydık” sözleri yer alıyor.

BP: Irak her şeyden önemli
* Bir diğer belgede ise halk önünde Irak’ta ‘stratejik çıkarı bulunmadığında’ ısrar eden BP, Dışişleri’yle yaptığı görüşmelerde “Irak uzun zamandan beri gördüğümüz her şeyden daha önemli” yorumunu yapıyor.
Irak işgalinin hemen ardından yapılan 20 yıllık kontratlar, petrol endüstrisinin en büyük anlaşmaları olarak tarihe geçmişti. Bu anlaşmalarla, ülkenin 60 milyon varillik günlük üretiminin yarısı BP ve Çin Ulusal Petrol Şirketi’nin (CNPC) oluşturduğu konsorsiyum tarafından satın alındı ki, bu konsorsiyum güney Irak’taki Rumeyla petrol yatağından yılda 658 milyon dolar kâr ediyor.
Belgeleri edinen  Muttitt ise “Savaştan önce hükümet Irak’ın petrollerinde bir çıkarı olmadığında ısrar ediyordu. Şimdi görüyoruz ki, petrol esasında hükümetin göz önünde bulundurduğu en önemli stratejik noktalardan biriydi ve bu dev ödülü onlara vermek için petrol şirketleriyle gizlice işbirliği yapıldı” diye konuştu.

TÜRKİYE'DE PETROL (MAKALELER VE SUNUMLAR)

POTANSİYEL- ARZ- YENİ PETROL KANUNU (LİBERALLEŞME) SUNUM

TÜRKİYE'DE PETROL ARAŞTIRMALARI (MAKALE)

http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/21.pdf

DÜNYA VE TÜRKİYE ARZ DURUMU:

http://www.maden.org.tr/resimler/ekler/21.pdf

TUZ GÖLÜ HAVZASININ JEOLOJİSİ VE PETROL  İMKANLARI (MAKALE)

TÜRKİYE'NİN PETROL POLİTİKASI NEDİR? (MAKALE)

http://www.emo.org.tr/ekler/e0f65eb20acbfb2_ek.pdf?dergi=375


 
Eğitim Dünyası
 
 
günlük çoğul ziyaretçi
online
 
Şu anda 19 ziyaretçi aktif
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol